Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
28 Şubat'ın Sadece Adı Kaldı

Günümüzün yirmi yaş altı ve geleceğimizin teminatı gençlerin bilmediği 28 Şubat döneminin her alanda baskısının devamı doksanlı yıllardı. Görev yaptığım okulda müdür yardımcısı olmam teklif edildi. Okul müdürü birkaç gün sonra, bu teklifin ilçe milli eğitim müdürü tarafından reddedildiğini söyledi. Bunun gerekçesini sorduğumda, ilahiyat fakültesi mezunu birine idarecilik görevini vermeyeceğini, zira bizim şeriatçı ve irticacı olduğumuzu ifade ettiğini söyledi. Müdürümüzün ısrarı ve bana kefil olmasıyla ancak yazım onaylanmıştı.  İki binli yılların başına kadar da, ilahiyat mezunu ikinci bir kişinin idarecilik isteğini onayladıklarını duymadım.  

 

 Yine aynı yıl içinde öğretmen olan eşim, başörtülü olmasından dolayı yapılan sözlü tehdit ve psikolojik şiddete daha fazla dayanamayarak çok sevdiği işini, daha altıncı yılında bırakmak zorunda kaldı. Bu karar, O?nun her akşam ruhen yıpranmış olarak eve dönmesinin sona ermesi ve namazlarının akabinde de seccadesini gözyaşlarıyla ıslatmasının, bir nebze azalması anlamına geliyordu.

 

 Sonra yıllar yılları kovaladı ve ülkemizde olumlu anlamda pek çok değişim oldu. Ancak bu değişim bizleri de düşünmek bile istemediğimiz yönde değiştirdi. Öyleki, binbir zorluklarla mücadelesini verdiğimiz ve hiçbir baskının asla vazgeçiremediği değerlerimizi, gönüllü olarak terk etmeye başladık.

 

 Bir zamanlarlar kamusal alanda yasak olan başörtüsünü,  gerçek anlamından uzaklaştırarak, farzdan ziyade kişisel bir tarza dönüştürdük. Bırakın huzur içinde çalışmayı, fişlendiğimiz ve kapılarından girmekte bile zorlandığımız kurumları yönetmek için, hiç tasvip edilmeyen yöntemlere başvurduk.

 

 Mahrum edildiğimiz ve ??Elbet bir gün?? diye beklediğimiz pek çok alanda birbirimizle yarışmaya, bir yerlerde olmak için çatışmaya, önce kalplerimizde ayrışmaya, sonrada dostlarımızdan uzaklaşmaya başladık. Dünyevileştik. Makama, güzel evlerde yaşamaya ve lüks arabalarla dolaşmaya alıştık.  Bir zamanlar sevgi ve vefayla inşa ettiğimiz gönül dünyamızın içini boşaltmaya başladık. İsteklerimiz, kaygılarımız, söylemlerimiz ve beklentilerimiz değişti. Maalesef bu değişim, hız kesmeden devam ediyor. 

 

 Okullarımız dedik. Eğitim dedik. Gençlerimiz dedik. İmanlı bir nesil dedik. İmam hatip okulları üzerinden 28 Şubat dönemi mümessillerini ve onun uzantılarını eleştirdik. Şimdi İmam hatip okulları bina ve öğrenci yönünden istediğimiz düzeyde.  Lakin insan yetiştirme konusunda hala pek çok eksiğimiz var. Şu an görev yaptığım lisede altı tane ilahiyat mezunu öğretmen görev yapıyor. İmam hatip okullarının altı farklı temel dersi okutuluyor. Ancak öğrencilerimizde yeterli düzeyde ne ilgi ne de istek var.

 

 Velhasıl, yaşamın her alanda hiçbir şey boşluk kabul etmiyor. Kim nerede boşluk bırakırsa, birileri anında orayı doldurmaya çalışıyor. Bizler 28 Şubat sürecinde, bir kimlik ve duruş olarak doldurduğumuz ruh dünyamızı boşaltmaya başlayınca, birileri oraları sessiz ve derinden doldurdular. Şu an nerede hata yaptığımızı sorgulamaya ve ne yapabiliri yüksek sesle konuşmaya başladık.  Umarım geç kalmayız. Dedik ya, hiçbir şey boşluğu kabul etmiyor. Pusuda fırsat bekleyenlerde hiç boş durmuyor. Geleceğimizi bekleyen tehlikeye direnenlerimiz olsa bile, şayet böyle devam edersek korkarım çocuklarımız bizi pek dinlemeyecek.

Bu yazı toplam 1490 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber