Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Hüzeyfe FINDIK
Hüzeyfe FINDIK
Etine de Kemiğine de Ortağız

Her konuyu, her yaşanmışlığı kendi bulunduğu zaman ve şartlara göre değerlendirmek gerektiğine inanan biriyim. Yaşça bizden büyük olanların, 'Bizim zamanımızda' diyerek başlayan o klasik sözlerinin genelde günümüzden bir serzenişi ifade ettiğine hepimiz şahitlik etmişizdir.

 

Bu serzenişsilerin içinde geçmişte hayatın pek çok alanında karşılaşılan zorluklar anlatılırken, bunun yanında, bizi biz yapan değerlerimizi görememenin haklı üzüntüsünü yaşadıklarını anlayarak, bu konuda onlara hak verilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu alanda günümüzde insani pek çok değerlerimizin olmayışını ciddi anlamda sormaya ve sorgulamaya başladık.

 

Her ne kadar geçmişin hatıralarını ve bu günün imkânlarının pek azının yaşanabildiği bir sürecin sık sık dramatik bir şekilde anlatılarak, günümüz insanının sahip olduklarına hep eleştirel bir yaklaşım gösterilmesini kabul etmesem de, geçmişte olduğu gibi bu günde olması gereken değerlerimizi görememenin serzenişlerini haklı bulduğumu ifade etmek isterim. Zira insan olmanın ve insanca yaşamanın zamanı ve şartları olmaz. Velhasıl kişi insan olmadı mı, sahip olduğu şeyinde değeri olmaz.

 

Her şeyi zaman ve şartları içinde değerlendirmek gerek diyerek yazımıza başlamıştım. İşte adına değişimde denebilecek bu bakış açısını, ben eğitim yönüyle ve özelliklede iyi bir eğitimin olmazsa olmazı ' Öğretmen-öğrenci ve veli ' üçlüsü üzerinden değerlendirmek istiyorum.

 

Bizim kuşak yetmişli yıllarda öğrenciliğe başlamıştı. O dönem de eğitim denince her zaman çok kabul gören bir anlayışın dramatik pek çok örneklerini yaşamış insanlarız. Askerlik hatırası gibi anlatmakla bitmez. Velimiz bizi okula yazdırırken, öğretmen yâda okul idarecisine ' Eti senin, kemiği bizim ' diyerek teslim ederlerdi.

 

Bu anlayış ilkokuldan liseye kadar öylesine benimsenmişti ki, bazı öğretmenlerimizden hata yaptığımızda hakaret görmemize yâda dayak yememize hiç kimse bir şey demiyordu. Demek de ne kelime. 

 

Ailemize söylesek, zaten bir azarda onlardan işitirdik.

 

Eğitimdeki o meşhur ifade ??Öğrenci-öğretmen-veli sacayağı??nı biz hiçbir zaman görmedik. Öğretmen merkezli bir eğitim anlayışı liseyi bitirene kadar devam edip gitmişti.

 

O yıllarda öğretmenliğe başlayan birine bazı eğitimciler, öğretmen odasında ilk derse girdiğinde bir bahane bulup bir öğrenciyi dövmesini bile tavsiye edebiliyordu. Öyle ya 'Öğretmenin vurduğu yerden gül biterdi.' O yıllarda gül goncaları ile dolaşmak sıradan bir vakaydı okul koridorlarında.

 

Doksanlı yıllara geldiğimizde artık, bizde bir öğretmendik. Hayatın her veçhesinde olduğu gibi, okullarda da değişim ve iyileştirmeler başladı. Samankâğıdı defterlerden ve tebeşir tozlu tahtalardan, şu an çağın gerektirdiği tüm imkânları elde etme yarışının olduğu bir surecide yaşamaya başladık.

 

Evet, günümüzde öğretmen öğrencisini döğmeyi bırakın, onu rencide edecek bir teşebbüste bile bulunamıyor. Olması gereken buydu ve öylede oldu. Lakin bu seferde öğrenci merkezli ve veli müdahaleci bir dönem yaşamaya başladık. Velilerimiz çok fazla şikâyet ve beklenti içine girdiler.

 

Günümüzde öğretmenlerin sorumluluklarını paylaşma yerine, tüm sorumluluğu okul idaresi ve öğretmenlere yükledikleri bir zamanda, bir anda Covid-19 gerçeğini ve salgın sürecini yaşamaya başladık. Öyle ki artık yaşamın her alanında olduğu gibi, eğitim alanında da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konuşulmaya başlandı. Şu an senesi devriyesine yaklaştığımız bu süreçte öğrencilerimiz 'Uzaktan eğitim' denen bir yöntemle evlerine mahkûm oldular.

 

Çocuklarımızla aylarca tüm zamanlı olarak birlikte vakit geçirmek zorunda kalınca, o sık sık eleştirdiğimiz ve kıymetini yeterince anlayamadığımız öğretmenlerimizin öğrencilerimizin yüz yüze eğitiminde ne kadar önemli olduğunu ve ne büyük fedakârlıklarla çocuklarımızla ilgilendiklerini umarım yeterince anladık.

 

Velhasıl eğitimdeki o meşhur olmazsa olmaz 'Öğretmen-öğrenci-veli' sacayağı örneğini sanırım şimdi gerektiği gibi anlamanın tam zamanı olsa gerek. Bir diğer önemli hususta öğrencisiz bir okulun eğitimde anlamını kaybettiğini, okulsuz bir öğrencinin de yeterli eğitim almasının ne kadar zor olduğunu anlamayan kaldı m? Doğrusu çok merak ediyorum.

 

Bu salgın dönemi bittiğinde emininki eğitimde yeni kararlar ve uygulamalar başlayacak ve belki de kalıcı olacak. Bu virüsün hayır boyutu olan pek çok şeyinde sonradan farkına varmış olacağımızı umuyorum. İşte bütün bu değişim içinde eğitim sistemimizi önce çağın gerektirdiği anlayışa, sonrada bilimsel bir zemine oturtarak, öğrencilerimiz için yapılması lazım olanlara hep birlikte karar verip, onların eğitim alanında ve en önemlisi iyi bir insan olmaları için sorumluluklara hep birlikte ortak olacağımızı ümit diyorum.

 

Bu temennilerle, hadi bismillah diyoruz. Yeni ufuklara ve yeniden güzel günlere kavuşmaya.

Bu yazı toplam 6512 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Muhammet ALSANCAK / 23 Şubat 2021 Salı 12:53
Elinize, y?re?inize ve kaleminize sa?l?k de?erli Hocam.
100 %
Beğendim
Beğenmedim
Ayd?n Sar?ta? / 22 Şubat 2021 Pazartesi 20:46
Eme?ine sa?l?k H?zeyfe hocam
100 %
Beğendim
Beğenmedim
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber