Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Serdar AYDIN
Serdar AYDIN
Ölüm de Ağlar…(Soma’daki Çığlık)

İnsan için trajik olan (siz buna “mutlak” olan da diyebilirsiniz) ölümdür.

Ölüm geldiğinde; gündem de kendisidir. Bütün sözler, kelimeler “kara delik” gibi çekilir, ölümün; sessiz çığlığının, yürekler dağlayan atmosferine…

Hayat varken, kelimelerin çobanı “şairlerdir.”

Ölüm geldiğinde ise kelimelerin çobanı “geride kalanlardır.”

Ölüm gelince; harfler, kelimeler, cümleler boşluğa düşer gibi düşer “sinelere”, lakin tahrip gücü fevkalade yüksek bombalar gibi patlar ulaştığı kalplerde.

Bütün alfabeler, alfabelerdeki harfler; tekdüze bir sese, bir feryada, “ bir çığlığa ” dönüşür.

İmla işaretleri kaçarlar, saklanırlar. Acı teslim alır bütün sözcükleri, kendi rengine, kendi sesine benzetir bütün ünlüleri ve ünsüzleri.

Acının alfabesinde 25 yâ dâ 27 harf yoktur. Bir kaç harf, birkaç ses vardır…

Ve ölüm insana ses tellerinin değil, hançeresinin, sinesinin, ruhunun da nameleri olduğunu öğretir.

Buyurgandır ölüm.

Kırılgan ruhlara inat…

*****

Bu kez ölümün rengi de girdi (kömür tozuna bulanmış bedenler tabutlara, toprağa girmeden) gündemimize.

Kara ölüm!

Kararmış cesetleri ağartan; ağıtların, duaların ve yakarışların ekranlardan, kulaklarımıza, gözlerimize aktığı vasatta ilk kez bir “hıçkırık” duyuldu Soma’da.

Bütün milletin kalbiyle duyduğu, merhametiyle gördüğü, sinelerin toplu vurduğu anda keskin bir hıçkırık!

Ölülere, şehitlere, kalanlara, gazilere değil.

Ve insan hançeresinden çıkmıyordu bu “hıçkırık.”

Ölüm zaten kömüre bulanmış (kararmış) yüzleri daha fazla karartamazdı ki,

Ölüm zaten yaşarken kabrini kazmış. Ekmeğini yerin yüzlerce metre altında aramaya alışmış olanları gömemezdi ki,

Ölüm ölümü öldürmüş bu “delikanlılara” ancak ağıt yakabilirdi. Onu yaptı.

O çığlık; Soma’daki o çığlık,ölümün ölülere çığlığıydı.

Soma şehitleri; gıyaplarında okunan Kur’an ile ölümün kendileri için attığı çığlığa birlikte şahit oldular.

Duyan duydu, gören gördü, bilen bildi.

*****

Biz ölüsüne bile birlikte ağlama becerisini gösteremeyen az yaşamış, çokbilmişler; Soma’daki maden ocaklarının tünellerinde, kayıp ruhlarımızı aramalıyız.

AFAD ve AKUT ekipleri kayıp cesetlere ulaşabilirler, bulabilirler. Peki, ya o maden ocaklarında “ekmeğinin” değil “nefsinin” peşinde gönüllü hapsolmuşlar ne yapacak?

Trafonun tetiklediği yangınlardan önce “para ve kariyer hırsının” ruhumuzda çıkardığı büyük yangınlara kimle neyle müdahale edeceğiz?

Kundaklanmış hayatlarla mı karşı duracağız vakitsiz gidişlere, kayboluşlara, ölümlere…

Sen daha ölüne ağlayamıyorsun!

Ölümün dahi utangaç rol alışlarının farkında değilsin. Tanrıdan rol çalıyorsun…

Soma’da ağlayan ölümü görebilirsek, asıl o zaman yeni acıların olgunlaştıran ateşlerine su yetirebileceğiz.

Soma; bizi gömülü olduğumuz labirentlerden çıkarırsa eğer,

Ölenler sadece çoluk-çocuklarının ekmekleri için değil, bizlerin “yaşaması” için de ölmüş olacaklar.

Duy!

Soma’daki çığlık; analardan, eşlerden, evlatlardan çok “ ölümün çığlığıdır…”

Bu yazı toplam 23258 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Yazarın Diğer yazıları
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber