Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Psifayt
Psifayt
HARVEST 3

Toplu taşıma araçlarında haremlik-selamlık uygulaması başlarsa, durakların isimlerini söyleyen otomatik sesler değişmesin bari.Tüm o somurtkan ve gergin ‘asker koğuşu’ ortamını, sadece o özenle seçilmiş sıcak sesler yumuşatabilir çünkü

...

Pazar sabahı gidip serpme kahvaltı yada köy kahvaltısı almayı tercih etmediğim bir mekânda, çayın yine de ‘müessesemizin ikramı’ diyerek hesaba dahil edilmemesine şaşırdım…

...

Sertap Erener’in ‘sahildeyim´isimli şarkısının nakarat kısmında Özkan Uğur’un ‘oooooooooo…’ diye çıkardığı muhteşem sese ‘uzun havanın popçası’ dedim gitti.

...

Kamusal alanda kitap okuyanlara bakın : dünya klasiklerini, çok tanınmamış yazarları, bestseller olmayan romanları okuyanlar, sanki kitapla beraber  ‘içine çekilmiş’ gibiler.Popüler bir lideri / ideolojiyi anlatan veya o sırada çok satan bir kitabı okuyanlar ise bacak bacak üstüne atarak veya kitabı en az gözlerinin hizasına getirerek, ‘dışa açılma’ ihtiyacı hissediyorlar.

...

Dr.Gregory House…Hugh Laurie nin oynadığı, bence gerçeküstü bir karakter.Ama gerçeğin çok da fazla üstü değil.House köşeye sıkıştığında, hesabını veremeyeceği bir şey yapıp hesap vermesi gereken kişilerle yüzyüze geldiğinde, hiç beklenmedik bir şey yaparak ‘şaşırtıyor’…Mesaisine genelde geç giden bir öğretmeni hatırlıyorum.S aat 11 de okul kapısından içeri girerken, müdürün de tam o sırada kapıdan dışarı çıktığını görmüş. Müdür ters ters bakınca, bu arkadaş birden yüzüne alaycı bir ifade verip gülümseyerek (kendi sözleriydi bu tanımlar) şöyle demiş : ‘hocam, hayırdır bu saatte nereye gidiyorsunuz okuldan, hiç böyle mesaideyken çıkıp gitmezdiniz, nooldu acaba?’

Müdür, kekeleyerek birkaç kelime söyleyip sonra neredeyse kaçarak uzaklaşmış…

...

‘Yabancı Hayranlığı’ ifadesini öyle çok duydum ki…’Aslında bizden de ne bilim adamları, ne doktorlar, ne mühendisler yetişiyor, projelerimizi kıskanıyorlar, kültürümüze sırt dönmek çok kaka bişey, Avrupa’nin çalışkanlığını alacağımıza ahlaksızlığını aldık’…Bunlar da otomatik yanıtlar, ne çok bunaltmış zamanında…

...

Ama proje de var, doktor da, çalışkan da, kültürel birikim de…eeee neden hâlâ devam ediyor, bu ‘ahlaksız’ lara olan merak ??? Ben House dan ipucu buldum : Rahat olmayı ve kişisel sınırlar oluşturup bunları korumayı, bu sınırları aşan amirleri yada patronları olsa bile tepki göstermeyi önemsiyorlar. Bizde ise, yukardaki müdür örneğinde gibi, şeklen haklı olduğunda dahi, hep bir ‘eksik, hatalı bir şeylerim var, yakalanacağım’ korkusu…

...

Temel insâni dürtülerle olan muhabbetimizde, onlarla aramızda olmasına izin verilen tek şey ‘yasaklar’ olursa, biz de sadece ‘bastırmayı’ öğreniriz elbet. Hatta zamanla, batırma da yetmez, kendi içimizde olan ama hiç farketmediğimiz arzuyu, başkalarına yansıtıp bir de onları nefretle anarız.Örnek mi: hep ahlaktan, imandan bahsedip sabah akşam seksli meksli ’vaazlar (!)’ veren ‘hocaefendiler (!!!) …’

...

Dürtülerle başka nasıl ‘haşır nesir oluruz’? : mizah, okuma, psikoterapi, yeşille barışmak, spor, el sanatları, koleksiyonerlik, hayvan sahiplenip bakmak…Yani, dürtü deyince hemen paniklemeye gerek yok; sadece yeme-içme ve cinsellik değil söz konusu olan!

 

 

 

Bu yazı toplam 199268 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber