Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Dr. Onur YILMAZ
Dr. Onur YILMAZ
YENİ YIL YAZISI
        1986 yılını 1987 ye bağlayan gece TRT nin siyah-beyaz ekranından izlediğimiz programa hayran kaldığım nokta piyango çekilişi ya da dansözün yıllık gösterisi değildi. Sonrasında ailece oynanan tombalaya da ısınamamıştım. Sadece , sahneye çıkan sanatçıların arkasından görünen kocaman 1986 ve 1987 sayılarından gözümü alamamıştım. Nasıl yapıyordu onu amcalar öyle!, biz sınıfta uğraşsak yapabilir miydik aynısını!... 
 
 
         Çocukların efendi efendi oturup mutlu görünme mecburiyeti olan her ortamda olduğu gibi sürekli sıkıldığım gecelerden biriydi aslında. Sadece, 1986 ve 1987 nin o devasa( !) görünüşü ve etrafna tutturulan şişirilmiş balonlar beni çekmişti. Devlet baba, bir yetişkin programının tam da göbeğine nasıl da bir çocuğun kalbini çalacak bir güzellik düşünmüştü... Tontonlar ve Ponponlar, Susam Sokağı, Bay Yanlış ile Doğru Ahmet ... hepsi güzledi de, onların zaten çocuklar için yapıldığını bilirdim. O yılbaşı gecesini çocuklar için yapacaklarını hiç beklememiştim doğrusu. Ya da aslında, babamlar ve amcamlar okey oynamaya başladıkları ana kadar beklememiştim.  andan sonra yine ortam 'çocuk' olmaktan çıkmış, bize yine 'efendi efendi susup kuzenlerle konuşmak ve yüksek ses çıkarmadan gülmek' kalmıştı.
 
 
            Ah o eski bayramlar/yılbaşları/23 Nisanlar/19 Mayıslar diye başlayan her söyleve mesafeli yaklaşırım o yüzden. Eski olduğu için otomatik olarak kıymetli sayılan her şeyde olduğu gibi bunda da açık bir tarafgirlik bulurum. Çünkü, eskinin bir çok şeyi daha scak gibi görünse de aslında çocuğa ve çocukluğua, hatta gençlere ve gençliğe uzaktı da. 
 
 
                  Noel baba bugün olumsuz eleştiriliyor beylik sözlerle. İyi de bu toplumun 'kutlama' gelenekleri içinde çocuklara ya da gençlere resmi devlet ideolojisinin ya da büyüklerin yönettiği aile içi dinamiklerin baskısı olmadan kendi hayal güçlerini ya da üretkenliklerini ortaya koyabilecekleri hangi olanaklar mevcut? Noel baba üzerinden hayallerini oldukça üretken kullanan çocuklar neden mesela islami gelenekten herhangi bir figürü bu kadar içselleştiremiyorlar? Erasmus sayesinde kendilerinin bile fark edemedikleri potansiyellerini keşfeden , bir October Fest de alkol almanın serserilik demek olmadığını, hatta üretkenliği bile tetikleyebileceğini düşünen gençler neden bunu milli bir bayramın kutlanması sırasında yaşayamıyorlar.
 
 
            Bunlara, alıştığımız üzere gençleri suçlayarak yanıt verebiliriz tabii ki. Kendimizi temize çıkarıp vicdanımızı da rahatlatmış oluruz. Ama gerçeğin bu olmadığını söylemek zorundayım. Çocuklar ve gençler ülkeleri de aileleri de yönetmez. Yönetici, düzenleyici, lider işlevleri biz 'büyüklere (!)' düşer. Dolayısıyla, varsa ortada suçlanacak birileri, aynaya bakmakla başlayabiliriz işe. Ya da en iyisi, her gün kafamızda kurduğumuz mahkemelerde suçlu avına çıkmayı bir kenara bırakıp çözüm arayışına girişmek.
 
 
           Çocuklar mutlu olsun diye kurgulandığını iddia ettiğimiz şeyler çocuksu değilse, gençleri kazanalım diye hedeflediğimizi iddia ettiğimiz organizasyonlar genç gözüyle ve heyecanıyla özdeşleşemiyorsa amaca hizmet etmesi de beklenemez bence.
 
 
          Seanslarımda genelde yanında ergen çocuğunu muayeneye getiren ebeveynleri önce dinleyip sonra onları dışarı davet ederek ergenle birebir sürdürürüm görüşmeyi. Aileye de 'ne söyleyeceklerse çocuklarının yanında söylemeleri gerektiğini, onun arkasından bir şey konuşmamızın uygun olmayacağını ifade ederim. Ebeveynlerin önemli bir kısmıda, başta tamam deseler de sonradan odaya çocuğunun arkasından girerek ya da telefon açarak başka şeyler söylemeye çalışır. Çocuklarının benle ne konuştuğunu öğrenmeye çabalar. 'Ajan ya da laf taşıyıcı değil, hekim olduğumu, genç için en önemli olan şeyin aramızdaki güven olduğunu, kendi arkasından konuşulması halinde bu güvenin oluşmayacağını ,dolayısıyla da hastanın bu tedaviden fayda görmesinin mümkün olmayacağını;  duymasa bile arkasından konuşmanın da etik olarak uygun olmadığını ' söylerim. Yine de inat edenler çıkar, bu son grubun inadı da şurada toplanır: Peki ben nasıl rahat edeceğim!'...
 
 
            O zaman bu ebeveynleri yüzleştirmem gereken bir gerçek daha ortaya kendiliğinden çıkmış olur: çocuklarının değil, öncelikle kendilerinin rahatını düşündükleri gerçeği!...  Okul, aile, bayram, yılbaşı... bunların artık eski tadının kaçtığını iddia eden bence şunları sormalı kendine: eski olan samimi olan mı, yoksa 'büyükten yana' yani taraflı olan mı?
Bu yazı toplam 21358 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber