Çok Okunanlar
Karakter boyutu :  18 Punto16 Punto14 Punto12 Punto
Dr. Onur YILMAZ
Dr. Onur YILMAZ
Öğret-Men
Kırmızı kitap denince çok korkardım ilkokulda, ta ki değerli öğretmenim, güzel insan Gonca Dölek'in yüzüne bakana kadar. Sınıfın yaramazlarının daha da azıtmasını önlemek için dudaklarında zor tuttuğu gülümsemesini, gözlerinden saklayamazdı. Ankara'nın Mamak ilçesinde okuyan ve anadolu lisesi , test, sınav nedir duymamış öğrencileri bu kavramlarla tanıştırmaya 'kırmızı kitap' la başladı Gonca hocam. Devamını da dördüncü sınıfın başından beşinci sınıfın ortasına kadar hiç ücret kabul etmeden, sabah normal ders saati bitip öğle arası başladıktan sonra bizi bu kez testlerle tanıştırarak getirdi. Beşinci sınıfın ortasında bir hengame ile derslere ara verse de kısa süre sonra bir öğretmen arkadaşına, programı aynı yerden devam ettirecek şekilde bizi emanet etti. Bu ayrılığın sebebinin, o zamanlar bizlerle yaşıt olan kızının ciddi hastalığı olduğunu bile ancak iki yıl önce öğrenebildim kendisinden!... 
 
 
İyi ki yeniden ulaşabildim ona uzun zaman sonra. Sadece var olduğu için insanın değerli ve diğer insanlarla eşit olduğunu da tüm çocukluğum ve ergenliğim boyunca sadece öğretmenlerimden, en çok da ilkokul öğretmenim, güzel insan Gonca Dölek'ten duymuştum... Şekilsiz oyun hamuru gibi başladığımız hayatta insana en güzel şekli vermeye katkı sağlamış bütün öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum.
 
 
'Eskiden öğretmenler.....' 'Eski talebeler...' diye yazmanın anlamı olduğunu da düşünmüyorum. Zira, öğretmen-öğrenci gibi yan yana olanlar (ve olması gerekenler) değişip dönüşüyor zamanla. Doktor- hasta, amir-memur , polis-halk, asker-sivil, beyaz yakalı-mavi yakalı... Hiç birinde 'eski'ye derin ve faydalı, 'yeni'ye de yüzeysel ve zararlı diye buyurmanın rahatlığına sığınmayacağım. İyi deyip durduğumuz şeyler gündemimizi iyileştirmiyor çünkü!... Peki neden öğretmenler çok şikayetçiler mevcut sistemden? Özellikle de öğrenciler ve velilerin haddi aşan tutumlarından. Aslında bu sorudaki 'öğretmenler' yerine hakîmler, savcılar , doktorlar, mühendisler de yazabiliriz rahatlıkla. Yani, toplumun büyük kısmının hem hayranlık hem de gizliden gizliye hasetle baktığı mesleklere sahip insanlar. 
 
 
Orta Asya kökenli , orta doğu mayalı bir toplumda insanın sadece var olduğu için değerli olduğu fikrinin gelişmesi ve inanca dönüşmesi çok zordur. Bu nedenle böyle toplumlarda insanlar çocukluktan itibaren diğerlerinin ya hayranlık duyacağı ya da korkacağı özelliklere sahip olunması gerektiği telkinleriyle devam eder hayata. Para , makam, fiziksel güç, bedensel çekicilik , tehdit ve korkutuculuk demirbaşlardır. Yukarıda saydığım mesleklere sahip olmak da, sağlıklı bir toplumda 'normal bir yaşantı'nın bileşeni olarak görülürken, bizde 'güç sahibi olma'nın bir ifadesi hükmündedir. Dolayısıyla , çocukluğundan itibaren bireyler bir öğretmen, mühendis , doktor , general, komiser, hakim vb gördüğü ya da varlığını fark ettiği zaman 'ruhsal esas duruşa' geçer. Güç ve güçlü vardır karşısında çünkü , ona 'işi düşecektir' , 'yamuk yapmamak' gerekir, kızarsa 'canımıza okuyabilir' çünkü... 
 
 
Bu mesleklerin diğer güç temsillerinden en büyük farkı da uzun zamanda ve çok emekle elde edilmiş olmaları, bu nedenle de ulaşmanın görece zor olmasıdır. Yakın zamana kadar bu meslek sahipleri zaman zaman , bu toplumun tipik bir bireyi olarak, mesleğini güç gösterisine dönüştürüp insanları mağdur edebiliyordu. Elbette buna karşı biriken toplumsal bir öfke var. Ama burada gözden kaçan çok önemli bir şeyi vurgulama ihtiyacı duyuyorum uzun zamandır. 
 
 
Özellikle son on yıla yakın bir zamandır bu meslekleri icra edenlere karşı siyasi otoritenin küçümseyici, dışlayıcı tutumunun yanında, tehlikeli bir üslupla kamuya hedef gösterdiği de açıktır. 
-Velilere hitaben yapılan bir konuşmada 'öğretmenler az çalışıyor zaten, utanmıyorlar bir de zam istiyorlar ...' 
 
-Onbinlerce insanın katıldığı bir mitingde, içinde bir doktor ve bir hemşire bulunan ambulansı parmakla işaret ederek 'bunlar sizi yıllardır soydular, sağlığınızı hiçe saydılar ... '
-Güneydoğuda çatışmaların arttığı haberlerinin ardından 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir' 
-Anayasaya aykırılığı gerekçesi ile iptal edilen kanun maddelerinden sonra 'bu hakimler savcılar milleti tanımıyor, millet otoritesine saygı göstermiyor'
 
 
Halka verilen mesajlar açık: siz onlardan güçlüsünüz, siz ne isterseniz onu yapacaklar!... Burada yine güç kavramına atıf yaparak kışkırtmayı fark ediyoruz sanırım. Bence üzerinde durulacak en önemli nokta da burası. İnsanlar bu kışkırtıcı ve hedef gösteren üslubu fark edince çok mutlu oluyorlar. Sonra öğrenci velisi olarak öğretmene saldırmaya ya da işini öğretmeye, hasta ya da hasta yakını olarak doktora saldırmaya ya da işini öğretmeye, suçlular olarak hakim ya da savcı tehdit etmeye başlıyorlar mesela... 
 
 
Yıllarca uzun emekler sonucu elde edilebilecek bir 'gücü' , yani öğretmenden, doktordan, komiserden, savcıdan, mühendisten daha 'güçlü' olma halini, üstelik öyle uzun süreler ve çok emek verme gereği olmadan tecrübe etmiş oluyorlar!... Tabii ki bu gerçek bir tecrübeden çok, bir simülasyondur. Tıpkı madde bağımlılarının madde alınca hissettikleri aşırı keyifli ve enerjik ruh hâli gibi . Yeri gelmişken yazayım: madde bağımlılığının mekanizması çoğunlukla genetik ve biyolojik sebeplere  dayandırılır. Kısmen öyledir de zaten. Ama bence 'kısa zamanda, hiç emek sarf etmeden veya çok az emekle, çok fazla haz veren ya da iyi hissettiren her şey' bağımlılık yapar. Güç odaklı bir toplumda öğretmenden daha güçlü hissetmek için sadece siyasi otoriteye biat etmenin yeterli olması gibi.... 
 
 
Ama unutmayalım ki, bağımlılar, bağımlılık duydukları nesne, madde , kişi var olduğu sürece , o da kısa bir süreliğine, iyi hissederler. Sonrasında ise  bağımlılıktan önceki hallerini mumla arayacak kadar kötü duruma gelirler. Hiç bir şeyin arkasına saklanmak ya da sırtımızı bir otoritenin desteğiyle sağlama almak gereği olmadan da kendimizi var etmeye başlayabileceğimiz zamanları görür müyüz? ...
Bu yazı toplam 10385 defa okunmuştur.  
Kalan Karekter Sayısı : 500
Sitemizdeki yazı ve resimlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
AmdYazılım
Güneydoğu Haber